Kurbanlık hayvanı elektrik veya narkozla bayıltarak kesmek caiz midir?

Dinimiz, insan veya hayvan farkı gözetmeksizin tüm canlılara iyi davranılmasını, öldürülürken bile eziyet vermeden öldürülmesini emretmiştir.

Kurbanlık hayvanı elektrik veya narkozla bayıltarak kesmek caiz midir?

Dinimiz, insan veya hayvan farkı gözetmeksizin tüm canlılara iyi davranılmasını, öldürülürken bile eziyet vermeden öldürülmesini emretmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah (c.c.), şüphesiz her şeyde ihsanı (iyi ve yumuşak davranmayı) emretmiştir.

Bu itibarla, siz (kısas veya had olarak bir kimseyi) öldüreceğiniz zaman öldürmeyi güzel (maktule en kolay biçimde) yapınız, (hayvan) boğazlayacağınız zaman da boğazlamayı güzel yapınız. Biriniz (hayvanı boğazlayacağında) bıçağını keskinleştirsin ve boğazladığı hayvanı rahat ettirsin. ” (Müslim, Sayd ve Zebâih 57; Ebû Dâvûd, Dahâya 12)
Buna göre kurbana fazla eziyet vermemek (ölüm acısını azaltmak) maksadıyla, kesim esnasında hayvanın elektrik şoku, narkoz veya benzeri bir yöntemle bayıltılarak kesilmesi caizdir. Ancak hayvanın bayıltıldıktan sonra ölmeden boğazından kesilmesi gerekir. Hayvan henüz kesilmeden, şok etkisiyle ölürse, kurban olmayacağı gibi, eti de yenmez. (Din İşleri Yüksek Kurulu 24. 02. 2010 tarihli Karar; Ayrıca bkz. Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde, 1997, Sayı: 10/I, s: 653-654). Zira kurbanlık veya etlik hayvanın yenilmesinin caiz olabilmesi için kesim esnasında hayvanın canlı olması gerekir (Merğinânî, el-Hidâye, IV, 66).

Vekâleten kurban kesen hayır kurumları ve kendilerine ihtiyaç fazlası kurban verilenler kesilen kurbanların etlerini satabilirler mi? Bu etleri daha sonra mislini almak üzere kasaplara verebilirler mi ?

Kurban etlerinin, kısmen veya tamamen et olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması imkânının sağlanamaması halinde, bunların tıpkı sakatatı gibi rayiç bedelle satılarak bedelinin tasadduk edilmesi caizdir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-Râik, Beyrut, ts. , VIII, 203). Buna göre kendisine kurban eti verilen yoksullar, ellerindeki ihtiyaç fazlası etleri satıp parasını başka ihtiyaçlarına harcayabilirler. Aynı şekilde kişi veya hayır kurumları, eksik veya fazla olmamak ve verdiği ile aynı cinsten olmak kaydıyla ihtiyaç olduğu zaman mislini geri almak üzere kasaplara verebilirler.

Kurban kesmenin vacip olması için nisap nedir? 200 dirhem gümüş veya bedeli bugünkü piyasada kurban almaya kâfi gelmemektedir. bu kadar malı veya gümüşü olan kişi yine de kurban kesmek zorunda mıdır?
Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Zenginliğin alt sınırı olarak kabul edilen “nisap” Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından belirlenmiştir. Nisap, altından 20 miskal (80. 18 gr. ) gümüşten de 200 dirhem (561 gr. ) dır.
Bu itibarla kurban kesmeyi vâcip kılan zenginliğin dinî ölçüsü, ister nâmi (artıcı) olsun isterse nâmi olmasın kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 20 miskal (80, 18 gr. ) altına ya da bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır. Hangi türden olursa olsun bu miktar mala sahip olmayan kişi kurban kesmek zorunda değildir (Mevsılî, el- İhtiyâr, İstanbul, I, 99-100, 123; V, 723).
Aşırı derecede değer kaybeden gümüşün günümüz şartlarında nisap konusunda ölçü olma niteliğini yitirdiği bir gerçektir. Nisap miktarında gümüş ölçü alındığı takdirde zekât alabilecek durumdaki kimseler, zekât yükümlüsü haline geleceklerdir. Bu itibarla zekât ve kurban gibi ibadetlerin sorumluluğunu belirlerken altının ölçü alınması daha uygundur.
Ailede zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir mi? Evde hane reisinin kurban kesmesi ile zengin olan öteki aile fertlerinden kurban vecibesi sâkıt olur mu?
İbadetlerde sorumluluk ve bu sorumluluğun bir neticesi olan ceza ve mükâfat da bireyseldir. İslâm dininde aile fertleri arasında mal birliği değil, mal ayrılığı esası vardır. Bir aile içinde karı, koca ve çocuklardan her birinin malı ayrı ayrı belirlenmişse kendilerine aittir.
Bu itibarla aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklardan kimin borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80, 18 gr. (20 miskal) altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmî (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan fazla malı ve eşyası varsa o kimse zengin sayılır. Bu şartlara göre aile fertlerinden dinen zengin sayılan her biri, fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi, kurban bayramında da Hanefîlere göre kurban kesmekle yükümlüdürler (İbn Âbidin, Reddu’l-Muhtâr, Riyad, IX, 453-454).
Şâfiî mezhebine göre ise aile için bir kurban kesmek sünnet-i kifâyedir. Dolayısıyla aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmiş olur (Nevevî, el- Mecmû, VIII, 853; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, IV, 283, Beyrut, IV, 283).

 

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡